Ebü’l-Berekât en-Nesefî (öl. 710/1310)
Buhara yakınlarındaki Nesef şehrinde doğdu (klasik kaynaklarda Nahşeb diye de anılan bu şehir daha sonra Karşı adını almıştır). Kaynaklarda hocaları hakkında verilen bazı bilgilerden hareketle (Kureşî, II, 598), 620 (1223) yılı civarında dünyaya geldiği tahmin edilmektedir. Hanefî fıkhının klasikleri sayılan el-Mebsûṭ, Uṣûlü’l-Pezdevî, el-Hidâye, Fetâvâ Ḳāḍîḫân ve el-Muḥîṭü’l-Burhânî gibi eserlerin üretildiği, yaklaşık üç asır boyunca (XI-XIV. yüzyıllar) mezhebin önemli bir ilim merkezi olan…
Ubeydullâh es-Semerkandî (öl. 701/1301)
Bârsâh (Bârşâh) diye tanındığı nakledilir. Nisbesinden Semerkantlı olduğu anlaşılmakta ve VII. (XIII.) yüzyılın ortalarında doğduğu tahmin edilmektedir. Allâme, Rükneddin, Veliyyüddin, Zekiyyüddin, Zeynüddin gibi lakaplarla anılır. Bağdat’ta Müstansıriyye Medresesi’nde Muzafferüddin İbnü’s-Sââtî’nin öğrencisi oldu, 8 Receb 690’da (7 Temmuz 1291) hocasından Mecmaʿu’l-baḥreyn ve mülteḳa’n-neyyireyn adlı eserini rivayet etme icâzeti aldı (Mahmûd b. Süleyman el-Kefevî, vr. 261a, 283a). Ardından Dımaşk’a…
Alî b. Osmân el-Ûşî (öl. 575/1179)
Fergana vadisinde bugün Kırgızistan toprakları içinde bulunan Oş (Ûş) şehrinde doğdu. Kendisine atıfta bulunduğu birçok yerden sadece birinde (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 526) lakabını Sirâceddin yerine Rükneddin olarak kaydeden Kâtib Çelebi künyesini Ebû Muhammed (a.g.e., II, 1954), Serkîs ise Ebü’l-Hasan (Muʿcem, I, 499) olarak yazar. Kaynaklarda hayatına dair yeterli bilgi yoktur. Ûşî’nin yaşadığı dönemde bölge Selçuklular, Karahanlılar…
Ebû Şekûr es-Sâlimî (öl. 460/1068’den sonra)
Hayatına dair kaynaklarda bilgi yoktur. Kendi eserinde verdiği bilgilerden anlaşıldığına göre 460’tan (1068) birkaç yıl sonra Semerkant’ta Ebû Bekir Muhammed b. Hamza’dan fıkıh dersleri aldı (et-Temhîd, vr. 159a). Araştırmacılar, kendisinin Ebü’l-Yüsr el-Pezdevî ve Ebü’l-Muîn en-Nesefî ile aynı dönemde yaşamış Hanefî-Mâtürîdî kelâmcılarından biri olduğunu kabul eder (Madelung, Studies, VII. makale, s. 319). Leysî şeklindeki nisbesini (et-Temhîd, vr….
Rüstüfağnî (öl. 345/956)
Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Semerkant’ın yakın köylerinden Rüstüfağn’a nisbetle Rüstüfağnî diye zikredilmesine rağmen bazıları onu Rüstüğfenî diye kaydetmiştir. Kaynaklarda Rüstüfağn’a nisbet edilmesine ve başka bir yere gittiğine dair bir kayda rastlanmamasına bakılırsa orada doğup yetiştiğini söylemek mümkündür. İlk öğrenimini Rüstüfağn’da gördüğü, ardından büyük bir ihtimalle tahsil hayatına Semerkant’ta devam ettiği de düşünülebilir. Kaynakların büyük…
Hakîm es-Semerkandî (öl. 342/953)
Hocası ünlü sûfî Ebû Bekir el-Verrâk’ın vefat tarihinden (280/893) hareketle 260 (874) yıllarında doğmuş olduğu söylenebilir. Doğum yerine nisbetle Semerkandî, hikmetli öğütleri ve uzun müddet yürüttüğü Semerkant kadılığı sırasında verdiği isabetli kararlarından dolayı “Hakîm” olarak anılmıştır. Bu unvan zamanla kendisini diğer Semerkant ulemâsından ayıran bir alem haline gelmiştir. Bibliyografik kaynaklar, Hakîm’in tahsil hayatının genellikle Belh…
İman – Küfür
İmanın asıl unsuru kalp ile tasdik etmektir, dilin ifadesi kalpteki imanın anlatılmasına ilişkin bir vasıtadır. Buna göre iman Allah’tan başka ilâh bulunmadığına ve Hz. Muhammed’in O’ndan getirdiği kesin olarak bilinen vahiylere inanıp içtenlikle benimsemektir. Amellerin geçerlilik şartı kılındığından dinde en ileri seviyedeki amel kalbin ameli olarak nitelenen imandır. Dil ve diğer organlar icbar altında bırakılabildiği…
Ahiret Hayatı
Kıyametin kopma zamanı bilinmemekle birlikte yaklaştığını ifade eden alâmetler naslarda mevcuttur (Mâtürîdî, Teʾvîlâtü’l-Ḳurʾân, vr. 239a, 474b-475a, 708a; Beyâzîzâde Ahmed Efendi, s. 67). İnsanın iyilik yapana mükâfat, kötülük işleyene ceza vermek gerektiğini benimseyip bunu dünyada uygulaması âhiret hayatını fikren zorunlu kılar. Zira âhiret âleminin gerçekleşmeyeceğini varsaymak iyilik yapanla kötülük işleyeni sonuç itibariyle eşit hale getirir, bu da…
Peygamberlik
İnsanlar bireysel ve toplumsal düzeyde varlıklarını sürdürebilmek için çeşitli bilgilere muhtaçtır. Kişide bulunan güçlü nefsânî arzular aklının gösterdiği yoldan hareket etmesini engeller ve dirliğin bozulmasına sebep teşkil eder. Nefsânî arzulara uymanın kötülüğünü öğretecek ve toplumun dirliğini sağlayacak bilgileri getirip hayata geçirecek bir kılavuzun varlığı aklen gereklidir. Bu kılavuz, her şeyi bilen yüce yaratıcının elçisi olması…
Kaza ve Kader
İnsan gerçek anlamda fiil işleyen (fâil) bir varlıktır. Kur’an’da insanın dilediğini yapabileceğinin ve eylemlerine karşılık mükâfat veya ceza göreceğinin belirtilmesi bunu kanıtlamaktadır (Fussılet 41/40; ez-Zilzâl 99/7-8). Kur’an’da insan fiillerinin onun yanı sıra Allah’a da nisbet edilmesi kula aidiyetini ortadan kaldırmaz, aksine bunların Allah’la irtibatlı olduğunu gösterir, bu irtibat ise fiillerin Allah tarafından yaratılmasıdır. Şu halde…