Kelâmî ekollere göre ilk peygamber Hz. Âdem; son peygamber ise Hz. Muhammed’dir.[1] Bu ikisi arasında peygamberler gelip geçmiştir. Hz. Âdem’le başlayıp Hz. Muhammed’le son bulan peygamberlerin sayısı hakkında farklı görüşler vardır.[2] Kur’an-ı Kerim’de adı geçen kişilerden yirmi beşinin nebî/resul olduğu hususunda ittifak vardır. Bunlar; Hz. Âdem, Hz. İdris, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Salih, Hz. İbrâhîm, Hz. Lût, Hz. İsmail, Hz. İshak, Hz. Yakub, Hz. Yûsuf, Hz. Eyyûb, Hz. Şuayb, Hz. Mûsâ, Hz. Hârûn, Hz. Dâvûd, Hz. Süleyman, Hz. İlyas, Hz. El-Yesa’, Hz. Zülkifl, Hz. Yunus, Hz. Zekeriyyâ, Hz. Yahya, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’dir. Ayrıca Hz. Üzeyir, Hz. Lokman ve Hz. Zülkarneyn’in isimleri geçer. Ancak peygamber mi yoksa velî mi oldukları hususunda ortak bir kanaat söz konusu değildir.[3] Bu üç kişinin peygamberliği hakkında Sâbûnî görüş belirtmezken Mâtürîdî, Hz. Üzeyir’in velî olduğunu ifade etmektedir. Hz. Lokman ve Hz. Zülkarneyn’in peygamber olmadıklarını belirtmektedir.[4] Dolayısıyla onların hikmet sahibi velî kullar oldukları söylememiz mümkündür.
Hz. Peygamber’e atfedilen bazı rivayetlerde, onun “Nebilerin sayısı yüz yirmi dört bin, resullerin sayısı yüz on beştir.”[5] dediği aktarılır. İbn Atıyye (öl. 541/1147) peygamberlerin sayısı ile ilgili rivayetin sahih olmadığı kanaatindedir.[6] İbn Hacer (öl. 852/1449) bu hadisin merfu olduğunu belirtmektedir.[7] Kastallânî (öl. 923/1517) söz konusu hadisin İbn Hibbân (öl. 354/965) tarafından sahih olarak değerlendirildiğini belirtmektedir.[8]
Tablo 1. Peygamberlerin Sayısına Dair Atıf Yapılan Âyetler
Sûre Adı Sûre No/Âyet No | Mâtürîdî | Sabûnî |
“Biz hiçbir toplumu, kendilerine gönderilmiş belli bir kitap olmadan helâk etmedik.” (el-Hicr 15/4) | Atıf yapar. | Atıf yapar. |
“Her ümmetin bir peygamberi olmuştur. Onların peygamberi geldiği (tebliğini yaptığı) zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.” (Yûnus 10/47) | Atıf yapar. | Atıf yapmaz. |
“Hiçbir ümmet yoktur ki içlerinden bir uyarıcı gelip geçmemiş olsun.” (Fâtır 35/24) | Atıf yapar. | Atıf yapmaz. |
“Merkezinde halka âyetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe rabbin memleketleri helâk etmez. Biz, ülkeleri ancak halkı zulümde ısrar edince helâk ederiz.” (el-Kasas 28/59) | Atıf yapar. | Atıf yapmaz. |
“Daha önce kıssalarını sana anlattığımız peygamberler gönderdik. Anlatmadığımız (nice) peygamberler de gönderdik.” (en-Nisâ 4/164) | Atıf yapar. | Atıf yapar. |
Bazı rivayetlerde yüz yirmi dört bin peygamberin, üç yüz on üçünün resul olduğu ifadeleri de yer alır.[9] Bazı rivayetlerde ise peygamberlerin sayısının iki yüz yirmi dört bin olduğu aktarılmaktadır.[10] Mâtürîdî ve Sâbûnî konuya rivayet açısından değil ilkesel olarak yaklaşmışlardır. Onlara göre eğer belli bir sayı belirtilirse bu durumda riskli bir durum ortaya çıkar. Gerçekte belirtilen sayıdan daha fazla veya daha az peygamber olabilir. Ayrıca bu rivâyetin Hz. Peygamber’e aidiyeti kesinleşse bile bu durumda da verilen sayının kesretten kinaye olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu olacaktır. Dolayısıyla peygamberlere imanın bir gereği olarak tüm peygamberlere sayı belirtmeksizin inandım demek daha doğrudur.[11] Öte yandan “Peygamberlerin bir kısmını bundan önce sana haber verdik, bir kısmını ise haber vermedik.” [12] âyeti ile yüz yirmi dört bin rakamının telaffuz edilmesi çelişki arz etmektedir.
Rivayet | Mâtürîdî | Sâbûnî |
“Nebîlerin sayısı yüz yirmi dört bin; resullerin sayısı yüz on beştir.” | Atıf yapar ancak benimsemez. | Atıf yapmaz. |
Tablo 2. Peygamberlerin Sayısına Dair Atıf Yapılan Rivayetler
Kur’an’da adı geçen peygamberlerin yanında kendisinden bahsedilmeyen peygamberler de vardır.[13] Mâtürîdî’ye göre bütün peygamberleri tanımak ve ismen bilmek imanın gereği olsaydı; Allah, Kur’an’da hepsini bize tanıtırdı. Bizden istenen, onları tasdik edip hepsine birden iman etmektir. Bu durumda onların isimlerini bilmeyen ama hepsine birden iman eden kimse mümin sayılır, aksi düşünülemez.[14]
Aralarında ayırım yapmaksızın bütün peygamberlere iman etmek gerektiğini ifade eden Mâtürîdî, peygamberlerin sayısı noktasında bir tartışmaya girmez. Ona göre biz peygamberlerin kendilerini ve isimlerini tanımakla değil yalnızca onların Allah’tan getirdikleri haberleri bilmek ve iman etmekle mükellefiz. Aynı şekilde Cenâb-ı Hak’tan gelen vahiylerin her birine bütün ayrıntıları ile bilmekle de yükümlü değiliz. Diğer peygamberlerin tamamını veya onlardan herhangi birini inkâr etmeden peygamberlerin hepsine iman etmek gerekir.[15]
Kur’an’da her ümmete bir peygamber gönderildiği ve aralarında adaletle hükmedildiği belirtilmektedir.[16] Mâtürîdî’ye göre söz konusu âyet, Hz. Muhammed’den önce geçen bütün kavimlere peygamber gönderildiğini açık olarak ifade etmektedir. “Aralarında adaletle hükmedilir.” ifadesi ise peygamberlere inananların kurtulacağını, inanmayanların ise bunun karşılığını görecekleri anlamına gelmektedir.[17] Aynı şekilde “Onun ardından da birçok peygamberi kendi topluluklarına gönderdik; onlara açık mucizeler getirdiler.”[18] âyeti de her topluluğa bir peygamber gönderildiğini ispat etmektedir. Onlara açık mucizeler getirmeleri ise muhtemelen peygamberlerin dile getirdikleri risâlet ve nübüvvet davasına dair deliller ve kanıtlar anlamına gelebilir.[19]
Mâtürîdî’nin her kavme peygamber gönderildiğini ispat için delil saydığı başka âyetler de vardır. Ona göre; “Biz hiçbir toplumu, kendilerine gönderilmiş belli bir kitap olmadan helâk etmedik.”[20] âyeti, “Merkezinde halka âyetlerimizi okuyan bir peygamberi göndermedikçe Rabbin memleketleri helâk etmez. Biz, ülkeleri ancak halkı zulümde ısrar edince helâk ederiz.”[21] âyeti ile birlikte değerlendirilmelidir. Bu durumda, kitabı insanlara okuyan elçilerin tüm kavimlere gönderildiği sonucu çıkar.[22] Sonuç olarak ona göre hangi grup, renk ve ırktan olursa olsun Allah her ümmete mutlaka bir uyarıcı göndermiştir. Onlar da insanlara Allah emirler vermiş, yasaklar koymuş veya mübah kılmıştır.[23]
Peygamberlerin sayısı konusunda Sâbûnî, sınırların Mâtürîdî tarafından çizildiği kanaatindedir. Ona göre bu hususta Mâtürîdî’nin şu sözleri meselenin anlaşılması için yeterlidir: “Peygamberlerin sayısını bilmeye ihtiyacımız yoktur. Biz ilk peygamberin Hz. Âdem; son peygamberin Hz. Muhammed olduğuna iman ederiz. Onların arasında nebiler ve resuller gelmiştir.”[24]
Peygamberlerin sayısı üzerinden yürütülen tartışma, Sâbûnî’ye göre sağlıklı bir tartışma değildir. Zira peygamberlerin sayısı Kur’an’da net olarak ifade edilmemiş aksine bir kısım peygamberlerin bir kısmına Kur’an’da yer verilmediği açıkça ifade edilmiştir.[25] Ona göre Allah kullarına lütfunun bir tezahürü olarak insanlardan peygamberler seçmiştir. İlk insan ve ilk peygamber ise Hz. Âdem’dir.[26] Ancak peygamberlerin sayısı ile ilgili kesin bir rakam söylemek mümkün değildir. Zira konuyla ilgili gelen rivayetler ahad haberdir. Ahad haber ise kesin bilgi oluşturmadığı gibi inanç noktasında da bağlayıcı değildir. Dolayısıyla peygamberlerin sayısının nakledilen haberlerde bildirilen sayılarla sınırlandırmak doğru değildir. Çünkü daha az ya da daha fazla olması mümkün iken belli bir sayı ile sınırlandırmak beraberinde birtakım problemleri getirir. Eğer peygamberler belirtilen sayıdan daha fazla ise bazılarını nübüvvet sayısından çıkarmış oluruz. Ya da daha az ise nebî olmayan bazılarını nübüvvete dâhil etmiş oluruz. Bunların hiçbiri caiz değildir. Ona göre bu hususta en doğru olan, peygamberleri toplu olarak ikrar etmek ve onların sayısının bilinmesini Allah’a havale etmektir. Müslümanların bu hususta tutumu şu olmalıdır: “Bütün nebî ve resullere iman ederiz. Peygamberlerin ilki Hz. Âdem, sonuncusu Hz. Muhammed’dir.”[27]
Sâbûnî’nin bu husustaki kanaatinin temel noktası; Kur’an’da adı geçen peygamberleri kabul etmek, ahad haberlerde geçen peygamberlerle ilgili rivayetleri ise bağlayıcı olmaması itibarıyla delil saymamaktır. Ona göre Kur’an’ın risâlet ve nübüvvetini söylediği herkesin nebî ve resul olduğuna inanılır. Kur’an’da hakkında bilgi verilmeyen fakat kıssalarda ve tarihte geçen kimseler hakkında ise ne olumlu ne de olumsuz bir hüküm vermeden susmak gerekir.[28] Ancak onun Hızır kıssasında geçen “Derken kullarımızdan bir kul buldular…”[29] âyetinde geçen ‘Abd’ için, nebidir demektedir. Buna delil olarak ise kesin olarak “Benimle birlikte gelirsen sabredemezsin.”[30] demesini delil getirmektedir. Fakat ona Hızır ya da Yûşâ demek yerine Abd demenin doğru olacağını ifade etmektedir.[31]
Peygamberlerin sayısını herhangi bir rakam ile sınırlandırmak Sâbûnî’ye göre peygamberlerin sayısını arttırma ya da eksiltme olabilir. Bu durumda bazı nebilerin nübüvveti inkâr edilmiş olur veya nebî olmayan kimselerin nebî sayılması sonucunu doğurabilir. Dolayısıyla peygamberlerin sayısı meselesinde Mâtürîdî’nin ‘korunma/kaçınma’ öngören yaklaşımını benimsemek en doğru olanıdır. Nitekim insanlar Hz. İbrâhîm’in kimi kurban ettiği hususunda (Hz. İsmâil mi Hz. İshak mı) ihtilaf etmişlerdir.[32]
Tablo 3. Peygamberlerin Sayısına Dair Atıf Yapılan Aklî Temellendirme
Mâtürîdî | Bütün peygamberleri tanımak ve ismen bilmek imanın gereği olsaydı Allah Kur’an’da hepsini bize tanıtırdı. Peygamberlerin kendilerini ve isimlerini tanımakla değil yalnızca onların Allah’tan getirdikleri haberleri bilmek ve iman etmekle mükellefiz. |
Sâbûnî | Peygamberlerin sayısının nakledilen haberlerde bildirilen sayılarla sınırlandırmak doğru değildir. Çünkü daha az ya da daha fazla olması mümkün iken belli bir sayı ile sınırlandırmak beraberinde birtakım problemleri getirir. Eğer peygamberler belirtilen sayıdan daha fazla ise bazılarının nebî olmasının bu sınırdan çıkarmış oluruz. Ya da daha az ise nebî olmayan bazılarını nübüvvete dâhil etmiş oluruz. |
Görüldüğü üzere Sâbûnî, peygamberlerin sayısı meselesinde mezhep imamımız dediği Mâtürîdî’nin görüşlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Düşüncelerini ortaya koyarken tek referans kaynağı yine Mâtürîdî’dir. Bu durum, onun Mâtürîdî kelâm anlayışına sâdık bir mütekkellim olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Ancak onun Hz. Yûsuf’un kardeşlerinin de peygamber olabileceği şeklindeki kanaati son derece manidardır. O, “Hz. Yâkup un diğer çocukları da nebî olduğunu söyleyenler vardır.” demekte ve onların nebiliğini kabule açık kapı bırakmaktadır.[33] Hz. Yûsuf’un kardeşlerinin “Bu hırsızlık yapmışsa kardeşi de daha önce hırsızlık yapmıştı.”[34] demelerini (bu açıkça bir iftiradır) tevil eden Sâbûnî, aynı iddiasını bu kez Mâtürîdî’ye dayandırarak tekrar eder. Sâbûnî, Mâtürîdî’nin “Bu sözü açıklamaya yorumlamaya gerek yoktur. Çünkü o zaman peygamber değillerdi.” dediğini ifade etmektedir.[35] Araştırmamızda Mâtürîdî’nin böyle bir iddiasını göremedik. Zira Sâbûnî’nin elindeki Mâtürîdî kaynaklarının neler olduğunu bilmediğimiz gibi Mâtürîdî’nin günümüze ulaşmayan eserleri olduğu da dikkate alındığında söz konusu iddianın araştırılmaya muhtaç bir konu olduğunu belirtmek durumundayız. Bu arada hemen belirtelim ki benzer ifadelere çeşitli kelâmî eserlerde rastlamak mümkündür. Bakara sûresi 136. âyette geçen “وَإِسْحَاق وَيَعْقُوب والأسباط” cümlesinde yer alan والأسباط kelimesi ile kastedilen Sâbûnî sonrası müelliflerden Ebû’l Hasan Ali b. Ahmed es-Sebtî’ye (öl. 614/1217) göre “Hz. Yûsuf’un kardeşleri ve kabilesinden biri olabilir.”[36]
Tablo 4. Peygamberlerin Sayısına Dair Atıf Yapılan Kişi ve Gruplar
Kişi ve Gruplar | Mâtürîdî | Sâbûnî |
Selef-i salihin âlimleri | Atıf Yapar. | Atıf Yapar. |
Ebû Hanîfe | Atıf Yapar. | Atıf Yapar. |
Tablo 5. Kur’an’da adı geçen kişilerin peygamber kabul edilme durumları
Ad | Peygamberlik Durumu | |
Mâtürîdî | Sâbûnî | |
Hz. Âdem | İlk peygamberdir | İlk peygamberdir |
Hz. İdris | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Nuh | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Hud | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Salih | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. İbrâhîm | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Lût | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. İsmail | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. İshak | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Yakub | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Yûsuf | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Eyyub | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Şuayb | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Mûsâ | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Hârûn | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Dâvûd | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Süleyman | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. İlyas | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. El-Yesa’ | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Zülkifl | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Yunus | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Zekeriyyâ | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Yahya | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. İsa | Peygamberdir | Peygamberdir |
Hz. Muhammed | Son peygamberdir | Son peygamberdir |
Hz. Üzeyir | Velîdir. | Görüş belirtmek doğru olmaz; susmak gerekir. |
Hz. Lokman | Peygamber değildir. | |
Hz. Zülkarneyn | Peygamber değil hükümdardır. | |
Hz. Meryem | Peygamber değildir. | Peygamber değildir. |
Hz. Yûsuf’un kardeşleri | Görüş belirtmez. | Peygamberdir. |
Hızır | Görüş belirtmez, “abd” demek yeterlidir. | Nebidir. “abd” demek daha isabetlidir. |